Zamanın en bilge isimlerinden biri olan Pliny the Elder, M.S. 1. yüzyılda kaleme aldığı Naturalis Historia adlı eserinde o günlerin en değerli doğal hazinelerinden söz eder: Trüf mantarı.
Dönemin Romalıları bu mantara öylesine değer verir ki, sofralarında onu sunmak yalnızca bir gurme tercihi değil, aynı zamanda bir asalet göstergesidir
Trüfün büyüsü, zamanla Avrupa saraylarına ulaşır. Rönesans döneminde, Caterina de' Medici ve Lucrezia Borgia gibi soyluların sofralarında trüf mantarı bir gelenek haline gelir.
Yüzlerce yıl boyunca bu eşsiz mantar, yalnızca sofraları değil, insanlığın doğaya olan hayranlığını da besler. Ta ki bir gün biri şu soruyu sorana dek:
“Neden bu mucizevi içeriği sadece yemekte kullanıyoruz? Cildimize de sunamaz mıyız?”
İtalya’nın kuzeyinde yer alan Piedmont bölgesi… UNESCO tarafından korunan bu topraklarda, doğa nefes alır. Tam 7 ila 10 yıl boyunca sabırla büyüyen, toprağın 100 cm derinliğinde saklanan bir sır vardır burada: Beyaz Trüf Mantarı.
Hasat mevsimi geldiğinde, özel eğitimli köpekler eşliğinde yapılan av, bir ritüele dönüşür. Çünkü bu trüf, sıradan bir bileşen değildir. Doğanın en nadir, en güçlü hediyesidir.
İşte tam da bu noktada doğdu d’Alba…
İsmini beyaz trüfün anavatanı olan “Alba” şehrinden alarak yalnızca bir kozmetik markası değil; bir yaşam tarzının temsilcisi haline geldi.
Kurucusu, yüzyıllardır değer gören bu trüf mantarının yalnızca damaklara değil, cilde de fayda sağlayabileceğini fark etti…
Cildin ihtiyacı olan en değerli içerikleri barındıran beyaz trüf, yüksek miktarda C vitamini, B12, amino asitler, mineraller ve güçlü antioksidanlar içeriyor.
Böylece doğadan gelen bu eşsiz öz, d’Alba sayesinde yüksek performanslı lüks cilt bakım ürünlerine dönüşme fırsatı yakaladı.
d’Alba, yalnızca doğadan değil, bilimden de ilham alır. Beyaz trüfü, Tocopherol (E vitamini) ile birleştirerek kendi imzasını taşıyan Trufferol™ bileşiğini geliştirir. Bu formül, ciltte yaşlanma belirtilerine karşı savaşırken elastikiyeti artırır, yoğun nem sağlar ve cildi adeta yeniden programlar.
Ancak içerik tek başına yeterli değildir. 3CMTE adlı özel ekstraksiyon yöntemiyle, beyaz trüfün en saf hali korunur ve cilde ulaşan her damla, maksimum etki sağlar.
İşte bu bilimsel sadakat ve doğaya olan bağlılık, d’Alba’yı bugün küresel bir güzellik ikonuna dönüştüren temel nedendir.
d’Alba’nın serüveni, yalnızca bir hikâye değil; gerçek kullanıcı deneyimleriyle büyüyen bir başarıdır. Markanın Türkiye’de en çok ilgi gören 3 ürünü, bu yolculuğun kilometre taşlarıdır.
Bu ürün, yalnızca bir serum değil; bir ritüel. Sabahın ilk ışığında, akşamın yorgunluğunda ya da gün ortasında… Sprey formatıyla cilde taze bir nefes gibi dokunur. Formülündeki beyaz trüf özü sayesinde yoğun nem, ışıltı ve besleyicilik sağlar.
En çok tercih edilen ürün olmasının sebebi çok net: pratikliği ve anında etkisi. Hem vegan hem lüks hem de her cilt tipine uygun.
Koruma ve bakım, aynı anda. Güneş koruyucu çoğu zaman ciltte ağırlık yapar, matlaştırır ya da gözenekleri tıkar. Ama bu ürün, beyaz trüf özünün hafifliğiyle cilde sadece görünmez bir kalkan değil, aynı zamanda derinlemesine nem ve esneklik kazandırır.
SPF etkisi, essence hafifliği ve cilt dostu formülüyle yaz-kış vazgeçilmez bir yardımcı.
Bir başka sprey serum, ama bu kez daha yoğun bakım isteyen ciltler için. Cilde enerji verir, matlığı ortadan kaldırır ve anında canlılık kazandırır.
Sprey teknolojisi sayesinde hijyenik, taşınabilir ve gün içinde ihtiyaç duyulan her anda uygulanabilir. Özellikle kuru ciltlerde adeta bir “ilk yardım kiti” görevi görür.
Bu özel markayı Türkiye’ye getirmek ve onu hak ettiği şekilde sunmak, sorumluluk isteyen bir işti. Limonian olarak, d’Alba'nın seçkin ürünlerini en güvenli, en doğru ve en etkili biçimde kullanıcılarla buluşturmayı kendimize misyon edindik.
Bugün, binlerce kullanıcıya ulaşan d’Alba ürünleri, Limonian çatısı altında her geçen gün daha da büyüyor. Eğer siz de bu eşsiz deneyime adım atmak istiyorsanız, resmi web sitemizden ürünlere ulaşabilir, cildinize beyaz trüfün lüksünü armağan edebilirsiniz.
Bu sadece bir cilt bakımı değil; cildinizin beyaz trüf mucizesi ile buluştuğu bir hikâye! Daha parlak ciltli günlere… 🙂